İTİRAF Yaşlı İtalyan, kasabanın papazına günah çıkarmaya gitmişti.

İhtiyar adam itiraflarına başladı;

-“İkinci Dünya savaşının ilk günlerinde bir güzel kız kapımı çalıp kendisini Almanlardan saklamamı istedi. Onu bodruma sakladım. Ve Onu asla bulamadılar.”

-“Bu harika bir şey” dedi, Papaz…

İhtiyar İtalyan “Devamı var” diyerek anlatmaya başladı;

-“Ben zayıf karakterli bir adamım.

Bir gün ondan, kendisini saklamamın bedelini, bazı arzularımı gidererek ödemesini istedim.”

Papaz bir süre düşündü, sonra;

-“Hımmm... Savaş yılları. Zor günler.. O koşullarda böyle bir zaaf affedilebilir, çok büyük bir riski göze almışsınız kaldı ki, kız Almanların eline düşse, başına çok daha kötü şeyler gelirdi. Tanrı anlayışlı, hoş görülü ve affedicidir. Yaptığınız iyilik ve kötülükleri tartar, sizi şefkatle yargılar.”

-“Teşekkür ederim peder şimdi içim rahatlamışken, bir soru daha sorabilir miyim?”

-“Tabii sorabilirsin oğlum”.

-“Ona savaşın bittiğini söylemem gerekiyor mu?”

 

İŞLER KÖTÜ

Adam karısına:

-“Karıcığım işler biraz kötü gidiyor, biz çok para harcıyoruz. Sen yemek yapmasını öğrensen de mutfakta çalışan aşçının işine son versek...”

-“Sen sevişmeyi öğrensen de önce şoförü kovsak…”

 

DEVE

Temel yeni yaptığı ahırına hayvanları yerleştiriyormuş.

Fakat sıra develere geldiğinde, develeri kapıdan geçirememiş.

Başlamış kapının üst kısmını balta ile parçalamaya.

Oradan geçen Dursun, durumu görünce:

-“Ula uşağum ne yapaysun?”

Temel:

-“Ula devenin boyni çok uzun, kapıyu uzatayrum”

-“Ulan salak uşağum... Kapunun girişindeki toprağı biraz kazsana...”

-“Hemşerum sende az salak değulsun da...! Devenin boynu uzun, ayakları değulki...”

 

BU SEFER

Adam yorgun argın işinden evine dönmüş.

Kapıda karısı onu uzun uzun öperek karşılamış.

Ceketini çıkartıp kravatını gevşetip onu omuzlarından divana itmiş.

Sırt üstü düşen adam, divanın üzerinde hala yaylanırken, kadın hızlı bir hareketle adamın tepesine tünemiş ve onu öpücük yağmuruna tutmuş.

Kocası hiç oralı olmadan;

-“Tamam, tamam, aşkım… Söyler misin bu sefer arabamıza ne yaptın?”

 

YEMİN EDERİM

Orta yaşlı çiftin dünyalar güzeli iki kızı vardı.

Ama gönülleri bir erkek çocuk arzuluyordu hala.

Son bir deneme yapmaya karar verdiler.

Mucize bu ya, kadın hamile kaldı.

Sağlıklı bir erkek dünyaya geldiğini duyan baba, neşeyle hastaneye koştu.

Ama o güne dek gördüğü en çirkin bebekle karşılaştı.

Ne diyeceğini şaşırdı.

Aklına türlü türlü şeyler gelmeye başladı.

Karısının karşısına oturdu;

-“İmkânı yok… Bu bebeğin babası ben olamam. İki melek gibi kızdan sonra… Kızmayacağım itiraf et… Arkamdan bir işler çevirdin değil mi?”

Kadın tatlı bir gülümseme ile cevap verdi:

-“Yemin ederim, bu sefer değil hayatım…”

 

KURT

Temel mendirekte balık tutuyormuş.

Dursun bir süre izledikten sonra dayanamayıp sormuş;

- “Senin oltanda kurt yerine kiraz var.”

- “Aptal… Kurt kirazın içinde. Ben kurda el süremem!..”

 

SALAKLAR

At satıcıları, padişaha bir kaç at gösterdiler.

Padişah atları beğenip satın aldı ve “Yine at getirsinler” diye 200 altın da peşin verdi.

Bir gün padişah vezirine dedi ki:

-“Memleketteki bütün salakların adını yaz getir bana.”

-“Önceden yazmıştım efendim. Listenin başında da zâtı-devletlilerinin adı var.”

-“Neden o?”

-“At satanlara tanımadan etmeden altın verdiniz. Salaklık değil de nedir bu?”

-“Peki, ya at satıcıları atları getirirlerse ne olacak?”

-“O zaman isminizi silip, onun yerine at satıcılarının adını yazarım!”

 

OHOOO

Uzun yıllar İran’dan ayrı kalmış bir genç, savaş sırasında memleketine döner.

Hava alanından taksiyle Tahran’a giderken şoföre bir tütüncüde durmasını söyler.

Şoför sorar:

-“Tütüncüden ne alacaksın?”

-“Sigara alacağım.”

-“Beyim, sigara artık camilerde satılıyor.”

-“Niçin?”

-“Savaş dolayısıyla her şey karneye bağlandı. Gıda maddelerini, sigarayı imamlar dağıtıyor.”

-“Peki ama ibadet nerede yapılıyor?”

-“Üniversitelerde.”

-“İyi ama eğitim aksamıyor mu, eğitim nerede yapılıyor?”

-“Hapishanelerde.”

-“Hırsızlar, vurguncular nerede peki?”

-“Onlar hükümette!”

 

CUMA GÜNLERİ

Bir Hıristiyan misyoner, Afrika'da olanca gücü ile çalışıyor, zencileri dinine uydurmaya gayret ediyordu.

Bir gün yine bir zenciyi su ile vaftiz etti ve dedi ki:

-“Bundan sonra senin adın Bikila değil, John. Cuma günleri et yemeyeceksin, balık yiyeceksin, anladın mı?”

-“Evet anladım” demiş zenci.

O haftanın cuma günü misyoner, vaftiz yaptığı zenciyi kulübesinin önünde kızarmış bir koyun budunu kemirirken görünce hiddetlenmiş:

-“Ben sana cuma günleri et değil balık yiyeceksin demedin mi?”

-“Evet dediniz... Ben de bu koyun budunu sıcak su ile bir güzel yıkadım ve ona bundan sonra senin adın koyun değil, balık dedim...”

 

KÜRK

Temel, Cemal’e:

-“Fadime’nin kürke alerjisi var.”

-“Nerden pileysun?”

-“Ne zaman kürk giymiş pi avrat cörse hastalanayi.”

 

FİKİR!

Adamın biri bir bakmış yazıcısı silik bir şekilde basıyor, hemen teknik servisi arayıp durumu anlatmış. Görevli;

-“Temizlenmesi gerekiyor olabilir efendim. Aslında bunu kullanma kılavuzunu okuyarak kendiniz de yapabilirsiniz, çünkü biz bu işlem için 50 dolar alıyoruz.”

Adam bunu duyduğuna hem çok sevinmiş hem de şaşırmış.

-“Patronunuz bu şekilde işe sekte vurduğunuzu biliyor mu?”

Görevli;

-“Bu zaten patronun fikri! İnsanlar bize getirmeden önce kendileri tamir etmeye kalktıkları zaman daha iyi para kazanıyoruz.”

 

UYARMAK

Eve gelen Temel'i, Fadime bir karış suratla karşılamış.

Kendi kendine “Ne oldu ki?” demiş ve bir süre görmezden gelmiş...

Bakmış geçecek cinsten değil.

Fadime’de bir haller var. Şakaya vurmuş;

-“Kıız n’ooldu? Bu surat da ne?” demesiyle, Fadime başlamış hıçkıra hıçkıra ağlamaya.

Sonunda sıkıştırınca öğrenmiş Temel.

-“Bugün Dursin'un garisu Huriye geldiydi baaa...”

-“Eee?”

-“Baa bah Temel, bundan böyle yatağa girmeden evvel ben de Huriye gibi uyarulmak isteyrum, ona göre...”

Afallamış Temel, şaşırmış tabii.

Fadime'ye kızsın mı, hak mı versin bilememiş.

Yer sofrasında hiç konuşmadan yemişler akşam yemeklerini.

Yemekten sonra Fadime bir hışımla siniyi kaldırmış, bulaşığa girişmiş.

Temel de ceketini, kasketini giymiş, kahveye gitmek üzere potinlerini ayağına geçirirken, Fadime'ye seslenmiş:

-“Fadiii, bu gece eve döndüğümde sevişeceez ona göre… Sonra uyarmadı deme da!”

 

ANLAYAMADIM!

Hostesler dışında tek bir kadının dahi bulunmadığı İstanbul-Bangkok seferini yapan uçakta tıka basa erkek doludur.

Uçak, Bangkok’un uluslararası havaalanına inmeye hazırlanırken pilot, rutin konuşmasından sonra ciddileşen ses tonuyla:

-“Beyler! Neden Tayland’a geldiğiniz malum! Ama izin verirseniz, size Tayland Sağlık Bakanlığının 2012/2013 verilerini okuyayım. Buna göre, seks alanında çalışan Taylandlı kadınların %50’sinde AIDS var, diğer %50’sinde de tüberküloz (verem) var. Bu bilgileri, siz müşterilerimizle paylaşmayı bir görev olarak algılar, size iyi eğlenceler dilerim!”

Arka sıralarda oturan 70 yaşlarında, kulağı iyi işitmeyen bey amca, yanındaki Tahtakale bıçkını tezgâhtar görünümündeki delikanlıyı dürter:

-“Evladım, pilot bey ne dedi, ben tam anlayamadım?”

Genç adam bakar, adam sağır.

Uzun uzun anlatmanın da güçlüğü var, anlamı yok!

Amcanın kulağına eğilip bağırır:

-“Amcaaaaa! Öksürenlerle yatacaksın, öbürlerine dokunmayacaksın!”