Altın, parlak sarı rengi ve ışıltısıyla göz alan çok ağır bir metaldir.
Üstelik kolay kolay tepkimeye girmeyen çok kararlı bir element olduğu için havadan ve sudan etkilenmez. Bu yüzden hiçbir zaman paslanmaz, kararmaz ve donuklaşmaz. Bir başka özelliği de saf haldeyken çok yumuşak olmasıdır. Hem kararlı bir element olması, hem de çok kolay şekil verilmesi değerini daha da arttırmaktadır. Altın bütün bu özellikleriyle tarih boyunca en kıymetli element sayılmıştır.
Tarihte bilinen kayıtlara göre, Mısır hükümdarları zamanında M.Ö. 3200 yıllarında altın, darphanelerde eşit boyda çubuklar halinde çekilerek para olarak kullanılmıştır.
Peru’da M.Ö. 2000 yılına ait altın ziynet eşyalarına arkeolojik kazılarda rastlanmıştır. Aztekler ve İnkalar’da altına çok değer verilmiştir.
Altına önem veren eski medeniyetler arasında; Yunan, İran, Makedon, Asur ve Lidya medeniyetleri de yer almaktadır.
M.Ö. 550 yıllarında Lidyalılar, altın para basmış ve ticarette kullanmışlardır. Şehirler zenginleşmiş ve dünya yeni bir refah dönemine girmiştir.
Türkler de altına önem vermişlerdir. Ancak Müslümanlığı kabul ettikten sonra altından eşya yapımını azaltmışlardır. Altın eşyayı sadece süs olarak kullanmışlardır.
Altın hemen her yerde bulunmaktadır. Bununla birlikte, altın cevherinin zengin olduğu bölgeler bulunmaktadır. Çok düşük düzeylerde bulunsa da, üç beş kilogram altın için dağlar devrilse de kıymetli bir cevher olduğu için, ekonomik olmaktadır.
Halen dünyada çıkarılmış halde 180 bin ton civarında altın bulunmaktadır. Altının çoğunluğu ABD başta olmak üzere zengin ülkelerin merkez bankalarında saklanmaktadır. Bu altının değeri 6,5 trilyon dolara yakındır. Kütle olarak iki adet yüzme havuzunu dolduracak kadardır.
Altın elde etmek için genellikle sodyum siyanür kullanılmaktadır. Halen başka türlü bir ayrıştırma işlemi bulunmamaktadır.
Dünyada en fazla altına sahip ülkeler ABD, Almanya ve İtalya’dır. En zengin altın rezervine sahip ülkeler ise, Avusturalya, Rusya ve Güney Afrika Cumhuriyeti’dir. Dünyada en fazla altın ithal eden ülkeler Hindistan ve Türkiye’dir. Dünyada halen altının %80’i çok uluslu şirketler tarafından çıkarılmakta ve işlenmektedir.
Altın elde etmede kullanılan siyanür, bütün canlılar için zehirleyici ve öldürücü etkilere sahiptir. Çok güvenli ve disiplinli işletmelerde dahi, siyanür kullanımına bağlı olarak çok ciddi çevre felaketleri ortaya çıkmaktadır.
Çanakkale’de altın aramaları ve işletmeleri uzun süredir gündemi oluşturuyor. Evet, altın çıkarmada kullanılan siyanür bütün canlılar için ciddi tehlike oluşturmaktadır. Ne kadar disiplinli olunsa da, küçük ihmaller, telafisi imkânsız çevre felaketlerine neden olmaktadır.
Altın işletmeciliğinde kullanılan siyanür doğrudan zararlı bir madde olmakla birlikte, yakın çevresindeki tarımsal ürünler için de pazarlama riski oluşturmaktadır.
Gerek madencilik, gerekse altın işletmeciliği oluşturdukları çevresel etkiler nedeniyle, aynı bölgenin ürünlerinin de pazara girme risklerini arttırmaktadır.
Çanakkale’de altın ve madencilik faaliyetleri, bölgede yetiştirilen bitkisel ve hayvansal ürünlerin satılamama ihtimalini artırmaktadır. Binlerce ton meyve ve sebzenin, siyanür ve ağır metaller nedeniyle pazarda satışı güçleşecektir. Esas felaket o zaman başlayacaktır. Kazdağlarının üzerinde binlerce ailenin geçindiği hesap edilirse, üstünün altından çok daha değerli olduğu ortaya çıkacaktır.