.
Bugün 23 Nisan
Neşe doluyor insan.
Kamutay doğdu,
Saltanatı boğdu…
.
Bizler bu şarkıyla büyüdük.
.
Minnacık aklımızla;
Ne kamutaydan,
Ne de saltanattan haberimiz vardı.
(Sonradan meclisi de, padişahlığı da öğrenmiştik tabi)
.
Derdimiz bayram olmasıydı.
.
Zira;
Sırf bayram için dikilen kostümlerimizi giyecek,
Tiyatrolar oynayıp,
Ront yapacaktık. (Yani kızlı erkekli ikişer kişi dans edecektik.)
.
Benim partnerlerim hep beceriksizdi.
Sürekli ayağıma basıyorlardı.
(Belki de benden kaynaklanıyordu tabi onu bilemedim.)
.
Hep birlikte senkronize olup dans gösterisi yapmak gelenektendi.
.
Provaların az oluşundan kaynaklanan çalışmanın sonucunda karışık bir düzen içinde dans ederdik.
Gösteri sonunda alkışlar kesilmez, bizler de reverans yaparak selam verirdik.
.
Diğer yandan halk dansları yapılır,
Bandolar eşliğinde gösteriler yapılır,
Sonunda kortejden geçerdik.
.
Vali,
Komutan,
Belediye Reisi bizleri ayakta alkışlar,
Bizleri motive etmek adına “Bravo” diyerek bağırırlardı. (Vali Bey’den ‘Bravo’ almanın gururu ile bayram yapardık.)
.
Ertesi günü tatil olması bizim için ayrı bir sevinç kaynağıydı.
Sırf bu tatil için bile Atatürk’ü çok severdik.
.
23 Nisan bizim bayramımızdı.
Bunun bilinciyle bayrama sahip çıkar, büyüklerimize “Siz karışmayın” şeklinde karşı çıkardık.
.
Genelde o sene giyeceğimiz ayakkabımız 23 Nisanda alınır, özel dikilen pantolonlar diğer bayramlarda giyilirdi.
.
Çoğu arkadaşımızın böyle bir imkânı yoktu.
Ancak öğretmenlerimiz durumu iyi olan ailelerden yardım toplayarak onların iyi giyinmelerini sağlarlardı.
.
Çocuklar 23 Nisanlarda cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve dahi diğer kamu görevlilerin yerine geçer, daha önce kendilerine ezberletilen metinleri söyleyip, geleceğe dair mesajlar verirlerdi.
.
O günlerden bugünlere;
Neredeyse kutlanması yasaklanmış,
Meclisin yetkileri kısıtlanmış bir ülke konumuna geldik.
Artık çocuklar koltuklara bir günlükte olsa oturamıyor.
Bayramlar coşku ile kutlanamıyor.
.
Sevgi, kardeşlik, birlik, beraberlik şarkıları dillerde pek söylenmemeye başlandı.
.
Nefret dili hortladı, insanlar birbirine düşürülmeye, ayrıştırılmaya başlandı.
.
Derken önümüze sandık geldi.
.
Adamın biri İstanbul’da ortaya çıkıp kimseye bulaşmadan,
Kötü söz söylemden,
“Birlik, beraberlik” şarkıları söyledi.
.
“Hepiniz birsiniz,” dedi,
“Hepinizin başkanı olacağım,” dedi,
“Sizleri ayrıştırmayacağım,” dedi.
.
Sonuçta ne oldu?
Bu adam kazandı.
.
Sonra?
.
“İnsanların beklediği barış artık vatan topraklarına düştü” derken,
Atatürk’ün;
“Milleti kendi benliğine sahip yapmayan, milleti asırlarca kendi hakkında gafil bulunduran hep bu cehalettir. Hükümdarların, şunun, bunun, milleti esir gibi, köle gibi kullanmaları, bütün vatanı kendi özel mülkleri gibi düşünmeleri, hep milletin bu bilgisizliğinden istifade edilmek sayesinde idi. Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden evvel bütün kuvvetimiz, bütün süratimizle bu cehaleti ortadan kaldırmaya mecburuz…” diyerek yaka silktiği o cehalet, pazar günü ortaya çıkıp, Kılıçdaroğlu’nu yumrukladı.
.
Bu olaydan herkes kendisine bir pay çıkarmalı ve önlemini almalıdır.
.
Artık;
Barışın prim yaptığı siyaset öne çıkmalı,
Vatan üzerine güneş yeniden doğmalıdır…