.
Son günlerde şeftali, kiraz ve kayısı başta olmak üzere bütün meyvelerde, hububat ekili alanlarda, yazlık ekim yapılacak alanlarda ot mücadelesi için yoğun ilaçlama çalışmaları başladı. Meyveliklerde monilya, kara leke, kırmızı örümcek, kapnodis, yaprak bitleri, klok gibi pek çok hastalık zararlılara karşı mücadele yapılıyor. Çiçek öncesi başlayan ilaçlamalar, çiçek sonrası da devam ediyor. Diğer bir deyişle arıcıların korkulu rüya görmeye başladığı dönemler.
Aydın ve çevresinde binlerce arı kovanı can çekişiyor. İlaçlama yapılan alanlarda bulunan arı kovanları, hardal ve diğer yabancı otlar tam çiçekte olduğu için, tarlacı arılar kovana ilaçlı nektar ve polen çekiyor. İlaç etken maddesini alan bütün arılar titreyerek can veriyor.
Aslında ilaçlama yapılan alanlarda, arılara probiyotikle beslemek gerekiyor. Peynir altı suyu, kefir gibi probiyotikçe zengin ürünleri şerbete veya keke eklemekte yarar var. Elbette en güzeli zirai mücadelenin gece yapılması veya arıların ilaçlama yapılan sahalardan uzaklaştırılmasıdır.
Arılar, meyvelerde döllenmeyi, meyve tutumunu artıran en önemli varlıklar. Arıların en önemli besin kaynağı çiçeklerdeki polen ve nektar. Meyvecilerin önemli bir kısmı önce meyve dediği için ilaçlamada çevresel etkileri çok fazla dikkate almıyor. Dolayısıyla arıların çoğalmaya başladığı bugünlerde koloniler zayıflamaya başlıyor.
Bir bal arısı dakikada 10-15 çiçek ziyaret etmekte ve meyve ve tohum tutumunu gerçekleştirmektedir. Özellikle tozlayıcı çeşitlerin kullanıldığı meyvelerde arıların fonksiyonu çok daha yüksektir. Bir kovan arı meyve yoğunluğuna göre 2-3 dönüm bahçede bütün çiçeklerin döllenmesini sağlamaktadır. Arıların çalıştığı saatlerde yapılan ilaçlamalarda, çiçekleri ziyaret eden tarlacı arılar polen ve nektarla birlikte ilaç etken maddesini kovana getirmekte, kovandaki genç arıların da ölmesine neden olmaktadır.
Arıların meyveliklerde meyve tutumuyla sağladığı fayda, yaptığı balla sağladığı faydanın 15 katıdır. Arıların olmadığı bir coğrafyada meyvelerden istenen verimi almak imkânsızdır. Dolayısıyla arıları korumak, kollamak zorunluluğu vardır.
Doğayı tahrip etmeden, çevreye zarar vermeden yapılacak ilaçlamalar mutlaka meyve bahçelerinde çok daha yararlı etkiler yapacaktır. Daha önce Trakya’da yaşanan sorunların kökeni tohum ilacıydı. Ayçiçeği tohumluğunda kullanılan ilaçlar polen ve nektar ile birlikte kovana geliyor, tüm koloniyi çökertiyordu. Son yıllarda kullanılan ilaçların çoğunluğu hormon terkipli olduğu için, bitki bünyesinde uzun süre kalabiliyor ve polen veya enktar ile kovana taşınıyor.
Meyvelerde de benzer sonuçlar yaşanmaktadır aslında. Bazı dönemlerde çiçek olduğu halde meyve tutumundaki sorunlar ilaçlamaların arı ve böcek populasyonlarını kırmasından ileri gelmektedir.
Arılar da bizim meyveler de. Tozlaşma ve meyve tutumu için arılara kira ödeyen ülkeler var. Zamanında doğayı tahrip eden bu ülkeler, günümüzde hatırı sayılır arı kirası ödemektedirler. Ülkemizde de bu eşiğe gelinmek üzeredir. Bir an önce arı ve böcekleri dikkate alan ilaçlama programlarına geçilmelidir. Ya arılara zararı olamayan ilaçları tercih etmek, ya da ilaçlamayı arının aktif olmadığı gece saatlerinde yapmak gerekmektedir.
Hazır tarlasında bahçesinde çalışanları öldürmek kimin hesabına uyar ki?