.
Haberleri gezerken hoşuma gitmeyenlere sesli olarak cevap veriyorum.
.
Onlardan biri şuydu;
Macaristan Dışişleri Bakanı Szijjarto;
“Türkiye gibi bir ülkeye AB’nin saygı göstermesi gerekir çünkü bizim güvenliğimiz Türkiye’den başlıyor, özellikle göç ve terör konuları düşünüldüğünde…” dedi.
.
Anladık iyi düşündünüz.
Peki sonra ne oldu?
Sadece düşündünüz işte.
.
Durduk yerde Ortadoğu’yu karıştırın,
Milletleri birbirine düşürün,
Mezhep savaşlarını körükleyin,
Ülkeleri bölmeye çalışın,
Güvenlik zaafı yaratın,
Terörü destekleyin,
Göçmenlere gaz verin,
Bizi de bataklığın içine atın…
.
Eee?
Bizi ön saflara atın ve;
“…çünkü bizim güvenliğimiz Türkiye’den başlıyor” deyin.
.
Hadi oradan!.
Adamı saf yerine koymanın başka boyutu bu.
Ne yazık ki bizim dışişleri de yiyor.
***
“Tavşana kaç, tazıya tut” söyleminin uygulaması Türkiye üzerinde şöyle oluyor;
.
İtalya’da sağcı popülist hükümetin parlamentoya sunduğu metinde “Hükümetimiz, Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor” denilmesi karşısında raporu eleştiren milletvekilleri Türkiye ile ilgili kısmı reddetti.
“İstemiyoruz”
.
Açık açık söylemeye çekiniyorlar ve “Al papazı, ver kızı” oynuyorlar…
Bizim dışişleri ne yapıyor?
***
Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Kati Piri;
“Bu Türkiye ve bu AB ile Türkiye'nin üyeliği mümkün değil” dedi.
.
“Hadi oradan” diyecektim ki
Kadın sebebini açıkladı;
“Türkiye gazeteci meslektaşlarınız için en büyük hapishane haline gelmişken,
Adil yargı süreci olmaksızın günde kaç kişi hapse atılıyorken,
Yani bizim için tüm kırmızı çizgiler aşılmış durumdayken,
Bu kıtada ekonomik açıdan istikrarsız, otoriter bir komşu istemiyoruz.” Dedi.
.
Tam ağzımı açıp “Haydi leyn…” diyecekken aklıma geldi;
.
Bitmiş seçim, yargı eliyle yeniden yapılıyorken,
Ana muhalefet lideri linç girişimine uğrarken,
Linçci failler serbest kalırken,
Ülkede her dakika bir kız çocuğu tecavüze uğrarken,
Hak, hukuk, adalet kalmamışken,
Sınırı “Gel-geç” hanına dönmüşken,
Terör hala devam ederken,
Yolsuzluklar almış başını giderken,
Yoksullukta Afrika ile yarışırken,
Ülkeyi yönetenler, kendisine muhalif olanlara sürekli hakaret ederken,
Ülkede işçi sınıfının ağız tadıyla bayramını kutlaması yasaklanırken,
KHK ile binlerce insan yargılanmadan mağdur olurken,
Tren kazalarında suçlu bulunamazken,
Maden kazalarında hesap sorulamazken,
Çevre sorunları tüm hızıyla devam ederken,
Etrafımızda bir tane dost ülke kalmamışken,
Tarımı çökmüş,
Sanayisi kalmamış,
Tamamen tüketici toplum olmuş,
Tarikatların çevrelediği,
Vakıfların rol aldığı,
Demokrasinin yok olduğu bir Türkiye’yi,
“Kim AB’ye ister?” dedim.
.
Ve
Ağzım yarım kaldı.
Kapattım.
.
Bizi Avrupa Birliği’ne almayacak olanlara diyecek hiç bir şey bulamadım…