Türkiye’de ekili alan miktarı sürekli azalıyor.


Türkiye’de ekili alan miktarı sürekli azalıyor. Çok para kazansalar daha fazla ekerler değil mi? Satabilen kaçıyor. Emekli olup, sattığı tarla parasıyla şehirden aldığı evde toprağa hasret yaşayıp gidiyor.
Elbette gıda güvenliği temelinde bu gelişmeler hiç de iç açıcı değil. Tarımsal ürettim maliyetleri sürekli artarken, iktidarı ithalat politikaları ve kaldırılan fonlar nedeniyle ürün fiyatlarının düşmesi çiftçiyi zarar ettirmekte, iflasa sürüklemektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu, geçtiğimiz aya ilişkin tarımda üretici fiyatları endeksini açıkladı. Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım ÜFE) bu yılın nisan ayında bir önceki aya göre % 1.09, geçen yılın aynı ayına göre % 31 arttı.
Tarım ve avcılık ürünlerinde aylık % 1,06, ormancılık ürünlerinde % 4,43 artış gerçekleşirken balıkçılıkta % 0,06 azalış gerçekleşti.
Bir önceki aya göre değişimde, tek yıllık bitkisel ürünlerde % 1,62, çok yıllık bitkisel ürünlerde % 0,33, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde % 0,67 artış kaydedildi.
Alt tarım gruplarından, çeltik % 6,18, canlı koyun ve keçi, bunların işlenmemiş süt ve yapağıları % 1,53, tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlar % 1,47 artış gösterirken, yağlı meyveler % 2,07, canlı kümes hayvanları ve yumurtalar % 0,91, lifli bitkiler % 3,01 azalış gösterdi.
Nisan ayında endekste kapsanan 77 maddeden, 3 madde bu ay endekse girerken 47'sinin fiyatlarında artış, 18'inin fiyatlarında azalış, 9'unun fiyatlarında ise değişim olmadığı görüldü.
Nisan ayında çiftçinin elinde ne var? Kasaplık kuzu, dana, işlenmemiş süt, yumurta, etlik piliç ve benzerleri. Ne olmuş nisan ayında? Hepsinin fiyatı düşmüş.
Çiftçinin elinde ne yok? Çeltik, damızlık hayvan, hububat, yağlı tohumlar ve benzerleri. Ne olmuş Nisan ayında? Hepsinin fiyatı artmış.
Dövizin, altının uçtuğu bir dönemde, yem fiyatlarının 2 lirayı, gübre fiyatlarının 3 lirayı gördüğü bir dönemde çiftçilerin ne yapması lazım? Kazanamadıklarını, geçinemediklerini, borçlarını ödeyemediklerini, okuyan çocuklarına para gönderemediklerini gür bir sesle dile getirmeleri gerekir değil mi?
Çiftçinin en büyük örgütü olan Ziraat Odalarından, iktidarın ithalat politikalarıyla ilgili gerçek anlamda iktidarı uyaran bir eylem veya söylem duyan var mı? Ne yazık ki yok. Merkez sanki bakanlığın sözcülüğünü yapıyor. Eleştirmesi gereken yerde, eleştirmiyor. Sadece öneride bulunuyor. Yıllardır uygulanan ithalat rejimi, çiftçiyi canından bezdirmekle kalmamış, ekmesem daha iyi psikolojisine sokmuştur.
Salı günü Dünya Çiftçiler Günüydü. Çiftçi örgütlerinden verilen mesajlar sadece kutlu olsun mesajı içeriyor. Çiftçinin perişan halini dile getiren yok. Örgütler suskunu oynuyor. Demokrasinin adı kaldı memlekette.
Salı günü çiftçilerin sokaklara dökülmesi, örgüt organizasyonlarıyla demokratik haklarını kullanmaları ve üretim için katlandıkları zorlukları anlatmaları gerekirdi.
Çiftçiler korkmazdı eskiden. Daha güçlülerdi. 22 Eylül 2005 tarihinde Manisa mitinginden sonra meydanlarda hiç çiftçi örgütü gördünüz mü? Elbette hayır. Peki ithal edilmeyen tarım ürünü kaldı mı? Hayır! Peki ne oldu çiftçilere, çiftçi örgütlerine?