Bugün cumartesi işimiz muhabbet.
Bugün cumartesi işimiz muhabbet.
“Ortalık gerginliğine bir nebze olsun ilaç olur diye aklıma takılan bir konuyu yazayım” dedim.
.
Bayılıyorum sanatla yatıp, kalkan hayatı sanatla yoğrulmuş bazı insanlara.
Sizin de etrafınızda muhakkak vardır.
Resim, tiyatro, müzik gibi dallarla uğraşıp, hayatlarını neredeyse bunlara bağlarlar.
.
İçlerinde resimle ilgilenenlere gıpta ile bakarım.
Mesela;
Bu entelektüel kişiler geçerler Leonardo da Vinci’nin “The Madonna Of The Carnation–1480” adlı tablosunun başına, sağ ellerini çenelerine dayayarak başlarlar yanındakine anlatmaya;
“Bu resminde, bakire Meryem ve bebek İsa’yı tasvir eden Leonardo da Vinci, ana oğlu birbirine bir kırmızı karanfille bağlamış. Meryem’in elinde tuttuğu ve İsa’nın da yakalamak için uzandığı karanfilin taç yaprakları çarmıhı anımsatır. Ayrıca, Hıristiyan inancına göre, çarmıha gerilen İsa’yı gören Meryem gözyaşı döküyor. Bu gözyaşları, yere düşerken kırmızı karanfil biçimini alıyor. Leonardo, karanlık ve aydınlığın oluşturduğu zıtlık yöntemiyle resmin figürlerine estetik bir dramatizm eklenmiştir. Ayrıca pencereler yardımıyla resme derinlik kazandırılmıştır. Sanatçının karmaşık yeryüzü şekillerine ilgisini yansıtan, gerçeklerden esinlenerek yaptığı resimdeki engin dağlık manzara ise bizi gizemli bir evrene taşır.”
.
Şiir gibi gelen bu anlatımı hayranlıkla dinlersiniz.
Onun baktığı tabloya siz de bakarsınız ve sadece bakarsınız…
Ve;
Anne kucağında bir bebek görüp, tabloyu yorumlayanın bu kadar lafı nereden bulduğuna şaşar durursunuz.
.
Ben bu durumu hayalimde yaşadım ve kendi kendime dedim ki;
“Bunlar bu kadar bilgiyi nasıl bilebiliyor ve akıllarında nasıl tutuyor?”
“Bu işin kesin bir sırrı olmalı…” diye aklıma bir dolu soru geldi.
.
Muhakkak bir kolayı olmalıydı.
.
Araştırdım, taradım.
Sordum, soruşturdum.
.
Sonuçta bir yere vardım tabi.
Durum tahmin ettiğim gibiydi.
.
Resimlere bakanlar için, onu anlama kılavuzu varmış meğer.
Sadece bu ipuçlarını bilmek, o tablonun kime ait olduğunu gösteriyormuş...
.
Şimdi bu ipuçlarını yazıyorum ki, sizler de bir müzeye gidip güzel tablolarla karşılaştığınızda kasım kasım kasılarak, elinizi çenenize koyarak havalı bir şekilde;
“Bu tablo Rembrandt” diyebilirsiniz.
.
İşte merakla beklediğiniz o liste;
.
- Resimdeki kadın erkek, “Alayının p.posu değirmen taşı kadar büyükse”; Rubens.
.
- Resimdeki adamlar, “Şaşı, kıvırcık saçlı ve travestiye benziyorsa”; Caravaggio.
.
- Eğer herkesin vücudunda “Töööbe bismillah, n’oolmuş lan buna?” dedirten bariz bir tuhaflık varsa; Picasso.
.
- Resim, kafanızın trilyon olduğu bir gece veya sabaha dair hatıralar gibiyse; Dali.
.
- Resim karanlık ve “İnsanların suratında kabızlıktan ölüyormuş” gibi bir ifade varsa; Titian.
.
- Resimde çok çok fazla insan var ve insanlar “Normal görünüyorlarsa”; Bruegel.
.
- Herkes, “Kadınlar da dâhil %80 Putin'e benziyorlarsa”; Van Eyck.
.
- Resimdeki insanlar, “Tozlanmış da grupça ayıp şeyler yapıyormuş” gibi görünüyorlarsa; Bosch.
.
- Herkes, “Solgun sokak lambasının altındaki ayazda kalmış mezarlık iti” gibi görünüyorsa; Rembrandt.
.
- Resimde “Oraya buraya serpiştirilmiş en az 3 melek ve kuzular falan varsa”; Boucher.
.
- İnsanlar “Çıplak, güzel ve üst üste yığılmışsa”; Michelangelo.
.
- Balerin varsa; Degas.
.
- Resim keskin, koyu renk, mavimsi, insanlar “Sakallı ve açlıktan geberiyormuş gibi görünüyorsa”; El Greco.
.
- Tek gördüğünüz, “Magirus tamponu gibi yekpare kaşlı bir kadınsa”; Frida.
.
- İnsansız, benekli benekli bir doğa anlatımıysa; Monet.
.
- Kafaları güzel, mutlu parti insanlarının olduğu bir ortam ise; Renoir.
.
- Kafaları güzel, mutsuz parti insanlarının olduğu bir ortam ise; Manet.
.
- Arka plan “Yüzüklerin Efendisi”ni anımsatıyorsa, ortalıkta tuhaf mavi bir sis varsa ve saçlar asla fön konmamışçasına kıvırcıksa; Da Vinci.
.
- Resim, rengarenk boyanmış excel sayfası gibi birşeyse; Mondrian.
.
- Bakar bakmaz, “Hadi lan, bunu ben de yaparım” diyorsanız; Miro’dur.
..
Bu ipuçlarını okuduktan sonra “Bu heriflerin yarısını bile tanımıyorum.” diyorsanız derhal siz bu işten vazgeçin.
Kendinizi zorlamayın…
.
En iyisi siz gidip futbol seyredin.
En azından kendi takımınızın oyuncularını ezberleseniz yeter.
Ayrıca millet olarak bu spor genlerimize işlenmiş olarak yaratıldığından, oyun taktiğini bilme konusunda hiç zorlanmayacaksınız.