.

Milletin, “Neden fabrikaları kapattınız?”, “Bu memlekete çivi çakmadınız?” şeklindeki sorularına,
İktidarın “Yol yaptık!” diyerek açıklama yapmalarını bir daha duymak istemiyorum.
.
Yeter be kardeşim!
Yol, Yol, Yol...
.
Ne Yolu?
Resmen köy yolu…
.
Bu yollar yapılırken ne amaçlanır?
“İnsanlar konforlu, rahat, çabuk bir şekilde seyahat etsinler” diye.
“Azami 110 km hız yapsınlar” diye.
.
Peki ne oluyor?
Hiçbiri…
.
Bu dediklerime katılmayan bir iktidar yetkilisi varsa;
Hemen beraber İzmir’e yola çıkalım.
Seyahat anında yaşadıklarımızı not alalım ve bu köşeden beraber yayımlayalım.
Var mısınız?
.
Gidin Allah aşkına…
Yola değil, sinir harbine gidiyorsunuz sanki.
.
İzmir’de gideceğimiz adresin yolunu tam bilmediğimizden GPS’ye (Global Positioning System; Küresel Konumlama Sistemi) girerek yol bulmaya çalışıyoruz.
Çanakkale çıkışından açtık.
İzmir’e kadar yolu biliyoruz ancak, yoldaki hız sınırlarını da gösterdiğinden “Dalgınlık olmasın, ihlal yapmayalım, ketenpereye gelmeyelim” anlamında da kullanıyoruz.
.
Sen misin kullanan?
.
Yahu her 100 metrede bir “Hız sınırını aştınız” diyen GPS’in kadın sesi kulaklarımızı tırmalamaya başladı.
.
Ekranda sürekli olarak,
Hız sınırı:
50, 70, 90 alarmı gözüküyor.
Kadın her seferinde ikaz ediyor…
.
Her köy girişinde,
Her yerleşim yerinde sürekli ikazlar.
.
Arada sırada “Askeri araç, iş makinesi, itfaiye çıkabilir” ikazları,
Sayamadığım binlerce trafik lambası,
Yollardaki radar uygulamaları…
.
Hele şu Ezine girişlerindeki EDS uygulamalarına kafası basan aklı başında bir yetkili varsa çıkıp söylesin.
.
Koskoca 320 kilometrelik İzmir yolunda neden sadece Ezine’de var?
.
Uygulanan yere bakarsanız kel alaka.
Ne insanın, ne de hayvanın geçtiği yer.
Tamamen tuzak amaçlı.
.
Bu uygulamayı atlattıktan sonra Ezine’ye giriyorsunuz.
Hâlbuki esas uygulanması gereken yer şehir içiyken.

Dönelim başa.
Bu yol kandırmacasına artık bir son vermek lazım.
Yolu yapmışsınız ama üst ve alt araç geçişleri yapmayı unuttuğunuz için eski asfalt yolu sadece ikiye bölerek “Yol” diye bize satmışsınız.
.
Hani Kayserilinin eşeğini boyaması gibi bir şey.
.
Eskiden de İzmir’e 6 saatte gidiyorduk, şimdi de aynı...
Pardon;
Eğer bu işaretlere uyarsanız 7 saatte gidemezsiniz o ayrı tabi.
Böyle olunca içinizden “Keşke yol olmasaydı” diyesiniz geliyor.
.
İşin en ürkütücü tarafı ise şu:
“Nasılsa bölünmüş yol” diyerek yola dökülen acemi sürücüler.
Aman yarabbi!
Bu kadar mı çok olur?
.
Her adım başı ne yapacağını bilmeyen,
Koltukta oturmasını bile öğrenmemiş,
Hızlanma ve fren yapma konusunda özürlü,
Sinyal vermek konusunda eksik,
Ne yapacağını bilmeyen sürücü topluluğu ile
Yol mu alıyorsunuz, yoksa dans mı ediyorsunuz? belli değil.
.
Onları kollamaktan yola bakamıyor insan.
.
Hani cahil cesareti vardır ya, öyle bir şey.
Daha arabanın frenini bilmeyen yola çıkıyor.
Vallahi pes.
.
Bunlara ehliyet verenlere de ayrı bir lafım var.
Biz zamanında, araba kullanmayı iyi bildiğimiz halde 3 kerede zor almıştık ehliyeti.
Şimdi önüne gelen alıyor belli.
.
Lütfen, rica ediyorum vermeyin.
Hak etmeyene vermeyin şunu.
Sonra bizler uğraşıp duruyoruz trafikte…
Ondan sonra da;
“Türkiye trafik kazası sıralamasında ilk sıraları kimseye bırakmıyor…”