Son iki senede memlekete 2 milyon canlı hayvan getirildi. Güney Amerika’nın ovasında bayırında dana kalmadı. Gemilere bindikleri gibi Türkiye’yi boyladılar.
Meralarda bedava yemle beslenirken, memlekette para yemeye başladılar. 2 milyon dana günde 20 kg ot, silaj yem yerde, her gün 400 bin ton yem gider. Koyun keçi değil ki dağa bayıra salasın.
Memleketin or ve yem üretim potansiyeli belli. Avrupa’daki, Amerika’daki meralar yok. Zaten yüzden fazla kalemde milyonlarca ton gıda ithal eden bir ülkede, yemi nerde üreteceksin. Çelişkiler yumağı daha da büyüyor.
Memleketin hemen her yerinden aynı ses yükseliyor. Üretici örgütleri, Ziraat Odaları, Süt Birlikleri dile getirmekten korkuyor, suskunu oynuyor ama üreticinin feryadını sağır sultan bile duyuyor artık.
Kurban Bayramı’na sayılı günler kalmasına rağmen yerinde sayan et ve hayvan fiyatları üreticiyi zarar ettirmeye devam ediyor. Yem fiyatlarında son bir yılda iki katına çıkan yem fiyatları, yerinde sayan et fiyatları, bu işi yapılmaz hele getiriyor.
Tam bir yıl önce 50 lira civarında olan yem fiyatları bugünlerde 90-110 TL bandında geziyor. Proteini yüksek süt ve besi yemleri undan çok daha pahalı.
Geçen sene harman zamanı pazarda 12 TL olan saman bu sene tarlada 12 lirayı gördü.
Geçen sene 2018’de mezbahada karkas etin kilosu 30 lira iken busene 28 liraya düştü. Üstelik kesim çok yavaşladı. Dışarıdan kontrolsüz bir şekilde et de geliyor.
Geçen sene kıyma 34 lira iken bu sene 40-45 lira bandında gidiyor. Neden? Et kesim fiyatları mı arttı? Hayır. Maliyetler arttı. Elektrik, işçilik ve benzeri maliyetler arttı. Besicinin masrafları artmadı mı? İki kat arttı. Kesim fiyatları neden düştü? Et ve Süt Kurumu fiyatlar artmasın diye dışarıdan et getiriyor. Üstelik pahalı alıp ucuz satıyor. Diğer bir deyişle üreticinin ayağına sıkıyor.
Besleme değeri çok düşük olan, genellikle altlık olarak veya enerji üretimi amacıyla kullanılan veya kullanılması gereken samanın kilosu 1 lirayı görmek üzere. Süt ve besi yemi fiyatları unla yarışıyor. Un sanayinin yan ürünü olan kepek, buğdaydan daha pahalıya alıcı buluyor.
Memlekette ot ve silaj üretimi, gıda üretiminden daha fazla para kazandırıyor. Oysa toprağın birinci önceliği gıda üretmektir. Peki, bu dengesizlik nereden kaynağını alıyor?
Cevabı basit. Gerçeğini kimse görmek istemiyor. Memlekette uzun zamandır bilinçli bir şekilde yanlış ithalat politikaları uygulanıyor. Üreten yerine tüketen bir toplum oluşturulmak isteniyor. Şu anda domates üreticisi ekmeseydim keşke diyor. Geçen sene domates ve biber fiyatları arttı diye ıspanağı bile ithal eden memlekette çiftçi, ürettikçe batıyor.
Gıda güvenliği, sürdürülebilir gıda tedariki için çiftçinin kazanması gerekir. Gıda üretiminden, yaptığı işten kazanması gerekir. Aksi halde memleket Arap ülkelerine, Amerikan şirketlerinin pazarına döner.