.

 
Temizlikçi sorumlu olduğu amire, güvenlikçi sorumlu olduğu amire, neticede en aşağıdan yukarıya doğru hemen bütün görevliler üstündeki amire her şeyin dört dörtlük olduğunu söyleyerek pirim yapıyor. En altın üstündeki amirimsi görevliler de bir üstlerine daha süslü cümlelerle her şeyin yolunda gittiğini söylüyor.
Devlette silsile üst basamaklara doğru ilerledikçe çok daha güzel cümleler ve yalan yanlış bilgilerle her şeyin çok güzel olduğu söyleniyor.
Neticede yukarıdakiler de millete her şeyin yolunda olduğunu, yakında memleketin çağ atlayacağını, sırada atom bombasının olduğunu anlatıyor. Körler sağırlar birbirini ağırlar misali yerli ve milli sloganlarıyla Allah ne verdiyse hayal aleminde gezinmeler devam ediyor. Aslında memleket içinden çürüyor kimsenin haberi olmuyor.
Eskiden kartvizitler az sayıda basılır ve çok iş görürdü. Selamımı söyleyin gibi sokak jargonları pek yaygındı. Ancak bir başka seviye ve nezaket ölçüleri vardı. Bugünkü gibi çok fazla cılkı çıkmamıştı.
Siyasi rüzgârlar darbeler ve gizli-post modern darbelerle nereye eseceğini şaşırınca siyasette kariyerin de liyakatin de çivisi çıktı. Önüne iki kaz versen düz ovada kaybeder denilen bireyler pek kariyerli ve kıdemli mevkilere uçuverdiler. Liyakat esası uzaklarda kaldı. Elbette bu gelişme herkes için geçerli değildir. Kariyerli ve kıdemli sayılan mevkilerde ruhunu memleketin hizmetine teslim etmiş, kişisel hesaplardan uzak canla başla çalışanlar az değil. Zaten yürüyorsa işler onların sayesindedir.
Kamu kurumlarının web sayfaları, idari reklamlardan geçilmez hale geldi. Elbette hizmetler milletle paylaşılmalı. Yapılan hizmetler insanımıza sunulmalı. Bunlar son derece normaldir. Ancak birçoğunun açılış sayfasında Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan ve milletvekilleriyle çekilmiş, sayfanın zor açılmasına neden olan yüksek çözünürlüklü resimlerin ahenkli geçişi, bir yerde bireysel reklamlar can sıkıyor. Eskiden kartvizitin sahibi hamili yakinimdir hesabına dönmüş nerdeyse. Büyük adam olmak için büyük adamlarla resim çekilmek yetiyor sanki. Garip değil mi?
Zamanın Maliye Bakanı Cihat Bilgehan, aynı ilin diğer vekillerine, gidin köy köy gezin, benim işim bir kişiyle dermiş. Yine aynı günlere dönüyor galiba memleket. Yukarıya çalışan yükseliyor. Millet nasıl olsa yola gelir hesabıyla.
Bakanlar açıklama yapıyor. Her şey güllük gülistanlık. Rakamlarla Türkiye uçuyor. İthalat patlamış. Hemen her kalem ürün ithal ediliyor. İşsizlik çığ gibi büyüyor. İnşaat sektörünün elinde 800 binden fazla daire var satılacak. Binlerce inşaatta harç karan yok. Cari açık fazla veriyormuş.
Milyonlarca ton tarım ürünü ithal ediliyor. Türkiye un satıyormuş. Makarna satıyormuş. Tekstil dışında dişe dokunur tarım ürünü ihracatı yok iken, hangi rakamlarla memleketi güllük gülistanlık gösteriyorlar acaba? Cevabı basit. Bir bakan var. Ömrü hayatında bir tane ekonomi dersi almış, aşağıdakiler ne derse onu söylüyor. Bir bakan daha var. Karlıysa buğday ekin diyor. Zincir böyle devam ediyor. Koltuğu korumanın veya koltuk atlamanın hesabını güdenler memlekete nasıl hizmet ediyor acaba?