Geçenlerde Silivri açıklarında meydana gelen depremde, insanımız ne yapacağını şaşırdı. Alış veriş merkezlerinde insanlar oraya buraya dağıldı.
Bundan 20 yıl önce meydana gelen Gölcük depreminden sonra, insanımız epey eğitim aldı ama unutmak insanımıza mahsus bir durum. Arada bir depremler kendini hatırlatsa da sağlıklı bir eğitim alınmadığı sürece rastgele davranılacaktır demektir.
Çok değil daha dün gibi. Ayvacık Yukarıköy’de önceki sene hatırı sayılır bir deprem yaşadık. Bu deprem, epey binayı oturulamaz hale getirmişti.
Anadolu deprem riski yüksek olan bir coğrafyada bulunuyor. Silivri açıklarında meydana gelen depremden sonra iki gündür uzmanlar yine çeşitli senaryolarıyla televizyonları işgal ediyorlar. İzlenme oranı nedir bilinmez ama deprem tahminleri kadar, insanımızın deprem anında ne yapması gerektiğine dair çalışmalar yapılmalı.
Bu deprem ve artçı depremlerin diğer fay hatlarını tetikler mi tetiklemez mi gibi konularda ahkam kesen uzmanların ortak noktaları, büyük deprem artık epey yaklaştı. Olası bir depreme karşı alınacak tedbirlere yoğunlaşmakta yarar var.
Deprem, Anadolu insanı için doğal bir olaydır. Elbette geçtiğimiz yüz yıl içinde binlerce cana mal olmuştur. İnsanımızın başını eğmiştir. Adeta deprem olmayan, deprem gerçeğini yaşamayan bölgemiz ve insanımız kalmamıştır.
Deprem dünyanın birçok bölgesinde felaket olmaktan çıkmıştır. Özellikle Japonya’da tsunami dışında, artık depremlerde binalar yıkılmamakta, dolaplar, tavanlar insanın başına göçmemektedir. Türkiye’de ise aynı yerde tuzbuz olan binalar kadar çatlağı olmayan binalar da bulunmaktadır. İnsanımızın bu kadar değişken olmasına akıl sır erdirmek mümkün değildir.
Yakın zamanda meydana gelen Gölcük, Düzce, Simav ve Van depremlerinde televizyonlardan milletçe gördük. Kolonları bile belli olmayan beş altı katlı binaların enkazlarının yanında, çatlağı bile olmayan binalar dimdik ayakta duruyor. Bundan sonraki depremlerde de bir şey olmayacağını, testten başarıyla geçtiğini haykırıyor adeta. Peki, bu binaları yapanların hepsi bizim insanımız, projelerini çizen bizim mühendisimiz değil mi?
Okul, hastane ve yurtların depremden zarar görmesi çok daha büyük bir felaket. Kifayetsiz muhteris hastalığı olan kamu idarecileri ne yazık ki devletin hakkını ve hukukunu korumaktan çok aciz kalıyorlar. İnsan nasıl olur da yüzlerce insanımızın barındığı ve çalıştığı bu alanlarda ihmalkâr olabilir anlamak mümkün değil. Menfaatinin esiri olmuş bu zavallı kamu idarecileri devletin yatırımlarını kendi menfaatleri kadar korumuyorlar.
Kuzey Anadolu fay hattı bir şekilde iki tarafa kırılıyor ve tüm ülkeyi etkileyebilecek depremler üretiyor. Bunu yıllardır yaşayan Anadolu insanı, hala yeni binaların yapımında depremleri dikkate almıyorsa ne denebilir ki?
Giden insanımızı, masum insanlarımızı geri getirmek mümkün değil. Kaybolan değerlerimizi yerine koymak imkânsız. Önemli olan bundan sonra meydana gelecek depremlerde ne yapılması gerektiğinin herkes tarafından bilinmesi değil mi?