.
Demokrasi en ideal yönetim şeklidir ancak uygulaması zordur denir.
.
Adaleti sağladığınız sürece,
İnsan haklarına riayet ettiğiniz sürece,
Geliri eşit dağıttığınız sürece
Yönetim şeklinin bile önemi yoktur.
.
Sadece yönetecek kişi veya kişiler sahnede rol alır, ana ilkeleri sağlamak boynunun borcu olur..
.
Yönetecek kişi veya kişilerin kafasında bunlar yoksa zorlama ile de olmaz. Aslında bu işler bir kültür meselesidir.
.
İçlerinde en önemlisi adalettir.
Osmanlı Devleti padişahlık olmasına rağmen yüzyıllar boyunca adaletle yönettiğinden büyük problem çıkmamış.
Demek ki hukuk bağımsız olursa pek kimse umursamıyor.
.
Günümüz Türkiye’sinde iktidara 16 sene önce tek başına gelen AK Parti iktidarı, kuruluş felsefesinden ayrılarak değişik yollara sapınca muhalefet tarafından sert eleştirilere maruz kalmış,
Son zamanlarda yaşanan istifalarla parti içi kabul edilemezlikler baş göstermiş ve istifalar artmıştır.
.
Uygulama aşamasında millet meclisinin ve bürokrasinin zor uygulamaları karşısında “Başkanlık Sistemi” takma adıyla “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” gibi dünya uygulaması olmayan bir sistem, referandum yapılarak hayata geçti.
.
Kanun teklifi meclise getirildi ve yapılan nihai oylama referandum sınırı olan 330'u geçerek 339 oyla kabul edildi ancak doğrudan yürürlüğe girmesi için gerek olan 367 barajının altında kaldı.
Böylece referandum yapılması ihtiyacı hasıl oldu...
.
Yüzde 51 evet, yüzde 48 hayır oyu çıkan referandum sonucunda sistem kabul edildi.
.
Daha sonra 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini ise Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52 oy alarak kazandı ve yeni sistemin ilk cumhurbaşkanı oldu.
.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sitemi anayasal düzenlemeleri eksik olarak apar-topar uygulamaya konulunca, bir takım sorunlar ortaya çıktı.
.
Adalet sistemi tökezledi.
.
Durum böyle olunca sistem topal kaldı.
.
Derken yapılan yerel seçimler sonrası sisteme itiraz eden halk, AK Parti iktidarına rest çekti ve büyük şehir belediyeleri muhalefete teslim etti.
.
Hele İstanbul seçimlerinde yaşanan olumsuzluklar halkı bezdirdi ve 16.000 fark var denilen birinci seçim iptal edilince halk, ikinci seçimde 800 bin farkı tokat gibi atıverdi.
.
Şimdilerde bu fark hangi yönde değişti bilemiyoruz ancak, iktidarın sahip olduğu oyların gidişatının peki iyi gitmediği belli oldu.
.
Nasıl mı?
.
AKP’li eski bakanlardan Faruk Çelik geçenlerde yaptığı bir konuşmada bunun ipuçlarını verdi.
.
Dedi ki;
“50+1 Türkiye’yi yorar, yüzde 40 oy alan cumhurbaşkanı seçilmeli…”
.
Çelik, "İlk turda yüzde 40 ve üzeri oy alan seçilsin. Yüzde 50+1 formülü Türkiye'yi yorar" dedi.
.
2018’de yapılan seçimde yüzde elliyi rahat geçenler, şimdilerde yaptırdıkları anketlerde epeyce aşağıya düştüklerini öğrendiler sanırım.
.
Dünyanın hangi demokratik sisteminde iki kişinin yarıştığı bir seçimde yüzde 40 alan seçilmişse artık?
.
Diyelim böyle bir seçim gerçekleştirildi.
.
Adama demezler mi;
“Birader sen yüzde 40 ile yüzde 60’ı mı yöneteceksin?”
.
Bizler böyle bir seçimde yüzde 75’e bile razı değilken, yüzde 40 demek abes ile iştigal ve halk ile dalga geçmek olur.
.
Sayın Çelik önerdiği sitemi alıp evine gitsin, bizi de lütfen rahat bırak